Bilindiği üzere 21 temmuz 2005 tarihinde resmi gazetede yayınlanan ”350 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği” ile başlanılan ”Bilanço Formu” uygulaması, üzerinden uzun bir süre geçmiş olmasına karşın hala uygulamada yaşanan pek çok tereddüt nedeniyle meslek mensuplarını zor durumda bırakmaktadır.
Mustafa Belir
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 148,149 ve mükerrer 257 nci maddelerinin Maliye Bakanlığı’na verdiği yetkiyle 350 , 362, 381 ve 396 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile düzenlenen uygulamanın her yeni tebliğde kapsamı genişletilmiş ve son şeklini aldığı 396 sıra numaralı tebliğ ile birlikte karşılaşılan tereddütler, kendinden önceki tebliğlerde de aykırı olmayan hükümlerin uygulanmasına devam edilmesiyle -350 nolu tebliğ 362 nolu tebliğin yayınlanması ile kaldırılmıştır- giderilmeye çalışılmıştır. Bu noktaya kadar çözüme kavuşmuş gibi görünen durum aslında ciddi bir özelge trafiğini beraberinde getirmiştir. Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan istenilen izahatlar, tebliğlerde açıkça yazılmamış ve yorum gerektiren bazı konuları net bir şekilde sonuçlandıramamıştır. Burada karşılaşılan sorun ise -her ne kadar Gelirler İdaresi Başkanlığı elektronik olarak yayınlasa da – özelgelerin meslek mensuplarınca tebliğ ve kanunlar kadar dikkatli takip edilmesinin mümkün olmayışı ve talep eden dışındaki mükellefleri bağlayıcı olmamasıdır. Buna bağlı olarak ,dağınık haldeki bilgilerin uygulamayı zorlaştırdığı gerçeği kabul edilmelidir.
Bu çalışmada, konu ile ilgili çıkarılmış olan tebliğler ile mükelleflerce istenilen izahatların sonucunda ortaya çıkan özelgelerden derlenerek ”Bilanço Formlarının” nihai uygulamasını ve bu uygulamanın 2005 yılından beri ne yönde şekillendiğini uyulacak esaslar çerçevesinde göstermeye çalışcağım.
1. Kapsam
21.07.2005 yılında yayınlanan 350 ve 17.08.2006 yılında yayınlanan 362 sıra numaralı tebliğlerde ortak hüküm olarak ” Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler ‘Mal ve hizmet satıslarına iliskin bildirim ‘ ile ‘mal ve hizmet alıslarına iliskin bildirimi’ vermek zorundadır. Mal ve hizmet alıslarına isikin bildirim’form BA’ , mal ve hizmet satıslarına iliskin bildirim ‘ form BS’ olarak ayrıca düzenlenmıstır” yer almaktadır. Buradan da anlaşılacağı üzere tüm bilaço usulünde defter tutan mükellefler kapsam içine alınmıştır.Bununla birlikte 350 numaralı tebliğde İlgili formların yılda bir kez , KDV hariç 30.000,00 YTL ‘yi aşan alış ve satışların takip eden yılın Eylül ayı sonuna kadar beyan edilmesi zorunluluğu bulunmaktaydı. 362 seri numaralı tebliğde ise beyan süresi şubat ayı sonuna çekilmiş ve had sabit kalmıştır.
06.02.2008 yılında çıkarılan 381 numaralı tebliğ ile kapsam özel maddeler ile daraltılarak bazı mükelleflerin zorunlulukları diğer hususlar ve cezai müeyyideler kısmında detaylandırılarak kaldırılmış – noterler – ,ayrıca beyanname sütununa ”Diğer Mal ve Hizmet Bedeli Toplamı” eklenerek bilgilerin ,aylık toplamların kontrol edilebileceği diğer beyanlar ile karşılaştırma yapılabilmesini sağlayacak şekilde güvenilirliği arttırılmaya çalışılmıştır. Ayrıca tüm ülke genelinde tam olarak otomasyona geçilememiş olmasından dolayı, elektronik beyanname ile elden verilen beyannamelerin oluşturduğu ikilik çözülmeye çalışılmıştır. Asıl önemli olan ise son bu tebliğe kadar yıllık olan formlar aylığa çevrilmiş ve 30.000,00 TL olan sınır 8.000,00 TL ye indirilerek beyan kapsamının genişletilmesi olmuştur. Formların bildirim süresi ise formun beyanına konu olan ayı takip eden ay değil ,sonraki ayın en geç 5. günü olarak saptanmıştır.
Son olarak ise 04.02.2010 tarihinde çıkarılan 396 seri nolu tebliğ ile bilanço usulünde defter tutan tüm mükelleflerin kapsam içinde olduğu ve noterlerin bildirim yükümlülüğünün bulunmadığı açıkça belirtilmiştir. Ayrıca ”Bildirime Konu Alış ve Hadler” bölümünde yukarıda beyan zorunluluğu açıkça belirtilen mükelleflerin haddi aşmasalar dahi BA-BS formlarını boş olarak e-beyanname sistemine elektronik olarak yükleyerek onaylamaları gerektiği vurgulanmıştır.381 numaralı tebliğ ile eklenen ”Diğer Mal ve Hizmet Bedeli Toplamı ” sütunu bu tebliğ ile kaldırılmış , ayrıca aylık beyan sınırı ise 5.000,00 TL’ye düşürülerek takip eden ayın son günü akşamı saat 24:00 ‘a kadar formların elektronik olarak sisteme yüklenip onaylanası gerektiği belirtilmiştir.
Son düzenlemeler ile BA-BS formu düzenleme zorunluluğunun tüm bilanço usulünde defter tutan mükellefleri kapsadığı görülmektedir. Bu noktada noterlere muafiyet getirildiği ve kapsam dışı bırakıldığı son değişiklikle açıklık kazanmıştır . 5.000,00 TL’yi aşan tüm alış ve satışlar beyana konu ayı takip eden ayın son günü akşamına kadar elektronik ortamda verilerek onaylanması gerekmektedir. Ayrıca beyan rakamları yazılırken kuruş bilgisine yer verilmemelidir. Bir kişiye gerçekleştirilen alış ve ya satışlar toplanarak virgülden önceki rakamlar ve fatura adedi formda yer almalıdır.
2. Beyana Konu Alış – Satış ve Hadler
Bu noktada ilk soru işareti beyana konu alış ve satışların neler olacağı ve hangi tevsik edici belgelere dayandırılacağıdır. Açıklamayı derinleştirmek maksadıyla ayrı başlıklar altında bu konuyu incelemeye çalışacağım.
396 seri numaralı tebliğde son olarak düzenlenen bu konuda belgenin türüne bakılmaksızın formlara dahil edileceği( fatura, irsaliye, serbest meslek makbuzu, akaryakıt pompalarına bağlı ökc fişi gibi…) yazmaktadır. Ancak alt metinlerde Banka ve Sigorta şirketlerinin kendi aralarında ve müşterilerine düzenlemiş olduğu poliçe ve dekontları ile döviz alış satışı yapan mükelleflerin bu işlemlerinden doğan gelirlerini bildirimlerine gerek duyulmamıştır. Ancak bu şirketlerin fatura düzenlemek zorunda oldukları işlemlerinden doğan bildirim zorunluluğu devam etmektedir. Ayrıca fatura ve ya benzeri bir belge ile beyan edilecek bilgileri bulunmaması durumunda beyanlarını boş olarak gerçekleştirmeye devam edeceklerdir. Bu şirketlerin ayrıca hazineye yapmış oldukları bildirimler de devam edecektir.
2.1. Fark ve İade Faturaları;
Konu ile ilgili son tebliğde açıkça hükme bağlanmış olan ; kur farkı, fiyat farkı ve vade farkı faturaları Ba ve Bs formlarına konu teşkil etmektedir. Yine aynı şekilde satışlardan doğan haddi aşan iadeler ”BA formuna” , alışardan mükellef tarafınca kesilen iade faturaları ise ”BS formuna” yazılmalıdır. Bu faturalar beyana konu edilirken KDV hariç olan tutar yazılmalı ve olağan uygulama olarak kuruşlar beyanda yer almamalıdır.
2.2. SMK , Gider Pusulası ve Müstahsil Makbuzları;
Son tebliğde bu makbuzlar ile ilgili son derece açık hüküm bulunmakta ve kesinti öncesi brüt tutarların toplanarak haddi aşması durumunda beyan edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
2.3. Gerçek Kişilere Yapılan Kira Ödemeleri;
Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığının 11.11.2010 tarih li özelgesinde konu şu şekildedir; ”Gerçek kisilere yapmış olduğunuz aylık kira ödemelerinin, 396 sıra nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tabliğinde belitrilen tutarı(5000,00 TL ve üzerinde) asması halinde , 268 sıra nolu tebliğde belirtilen belgelere dayandırılarak ”Mal ve hizmet alımlarına ilişkin bildirim (BA formu)” ile bildirilmesi gerekmektedir” .
Buradan da açıkça görüleceği üzere gerçek kişilere yapılan kira ödemeleri elde edilen tevsik edici belgelere dayandırılarak(banka dekontu , PTT makbuzu) ”BA formu” ile beyan edilmelidir.
2.4. İthalat ve İhracat İşlemleri;
11.11.2010 tarihli Ankara Vergi Dairesi Başkanlığının özelgesinde sonuç şu şekilde belirtilmiştir ; ”Buna göre; ithalatta verginin matrahını olusturan tutar 3065 sayılı KDV kanununun ilgili maddesi gereğince gümrük beyannamesinin açılısına kadar olusan mal maliyeti ve ithalde alınan gümrük vergisi ile diğer vergi ,resim ve harlar ile birlikte ithal maliyetinden olustugundan , form BA bildirim formunun da buna paralel olarak malın ithal KDV matrahını olusturan bedel dikkate alınara düzenlenmesi gerekmektedir”.
Anlaşılacağı üzere ithalata konu malın bilanço formunda yer alması için Gümrük Giriş Beyannamesinde yazılı olan KDV matrahı üzerinden hesap edilmesi gerekmektedir. Ancak bu noktada şu sorun baş göstermektedir. Bedelsiz ithalat durumunda nasıl bir yol izlenmeli? Yine aynı mantıkla yola çıkılarak bedelsizde olsa malın belli maliyetler ile yurda girmsi dolayısıyla bir KDV matrahının oluştuğunu düşünürsek aynı KDV matrahı haddi aşması durumunda beyana konu olacaktır. Urda dikkat edilmesi gereken nokta belge adedi sütununa yazılacak rakamın tarafınıza kesilen fatura adedi değil Gümrük Giriş Beyannamesi adedidir. Beyanın malın millileştiği tarihte gerçekleşeceği unutulmamalıdır.
İhracat işlemlerinde ise durum hemen hemen buna yakındır. 396 numaralı tebliğde de belirtildiği üzere ihracata konu işlem intaç tarihi itibariyle GÇB de yazılı rakam üzerinden beyana konu edilmelidir.
2.5. Özel Tüketim ve Özel İletişim Vergisi;
KDV matrahı ve stopaj öncesi brüt tutarın hesaplamada göz önüne alınacağı bilinmektedir.Ancak ÖTV ve ÖİV içeren faturalarda durumun nasıl olacağı 396 nolu tebliğde net olarak düzenlenmiş ayrıca, Ankara Vergi Dairesi Başkanlığının da 11.08.2010 tarihli bir özelgesinin devreye girmesiyle konu tamamen netlik kazanmıştır. Bu bağlamda yapılacak olan bildirimlerde özel tüketim vergisine tabi işlemlerde özel tüketim vergisi dahil tutar, özel iletişim vergisi ise hariç olarak yazılması hükme bağlanmıştır.
2.6. BSMV Konusu;
Faktoring şirketlerinin gerçekleştirmiş olduğu işlemler sonucunda kesmiş olduğu faturalar BSMV ye tabidir. Haliyele bu konu BSMV nin Bilanço Formlarında beyanını gündeme getirmektedir. İstanbul Vergi Dairesinin 20.08.2010 tarihli özelgesinde açıkça BSMV nin bildirilmesine gerek olmadığı yer almaktadır.
2.7. Yakıt Pompalarına Bağlı Ökc Fişleri;
Arka arkaya bir kaç tebliğde de belirtildiği üzere akaryakıt istsyonlarında bulunan pompalara bağlı ödeme kaydedici cihaz fişleri fatura sınırını geçse dahi faturalandırılmayabilmektedir. Bu konu istisna olarak daha önceki tebliğlerde açıklanmıştır. Bu duruma bağlı olarak üzerinde araca ait plaka numarası yazması sebebiyle bu fişlerin kdv hariç tutarları BA formuna konu edilmelidir. Bu noktada akla gelen soru akaryakıt firmasının beyanıdır. Konu ile ilgili yayınlanan özelgelerde fatura ile satışı gerçekleşen akaryakıtın satıcı mükellef tarafından BS ye konu edilmesi gerektiği ancak, ökc ile gerçekleşmiş satışların ise alıcı bilgisi yer almaması nedeniyle BS formuna yazılmaması gerektiği izah edilmiştir.
SONUÇ
Hiç yapılmayan ve ya hatalı yapılan bildirimlerin 213 sayılı Vergi Usul Kanununu mükerrer 350. maddesi hükümlerince özel usulsüzlük cezasına sebebiyet verdiği göz önüne alınırsa konu bir hayli önemlidir. Başta da söylemiş olduğum üzere gerek Maliye bakanlığının tebliğde konuları tam ve eksiksiz düzenlemeden özelgelerle çözüme gitmesi gerekse ,meslek mensuplarının bir çok konu arasında -elektronik ortamda verilmesi dolayısıyla geç verilen ve süresinden sonra verilen beyanlardan doğan cezaların otomatik tahakkuku dışında idarenin uyguladığı somut bir cezanın olmayışı nedeniyle- bu konuya önem vermemesinden dolayı ileride cezalar ile karşılaşılabileceği unutulmamalıdır.
Kaynakça
-
TBMM,213 sayılı Vergi Usul Kanunu,R.G:10.01.1961-10703-10705,04.01.1961
-
Maliye Bakanlığı, 396 Sıra Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği, 04.02.2010
-
Maliye Bakanlığı, 381 Sıra Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği, 06.02.2008
-
Maliye Bakanlığı, 362 Sıra Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği, 17.08.2006
-
Maliye Bakanlığı, 350 Sıra Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği, 21.07.2005
-
www.gib.gov.tr(http://www.gib.gov.tr/index.php?id=1028)